Dünya var olduğundan bu yana savaş olmuştur. Her savaşın bir sonucu vardır. Kimileri galip gelmiş kimileri de mağlup olmuştur. Bu savaşlarda kanlar akmış, canlar gitmiş… Birçok insan da sakat kalmıştır.
İnsan, bir savaşa bir amaç uğruna girer. Beraberinde bunların hepsini göze almıştır. Savaşa çıktığında geri dönmekte var, dönememekte. Bunu bilen herkes savaşa giderken vedalaşarak yola çıkar. Çünkü savaşın gerçeklerinden biri de geri dönmemektir.
Savaşmayı göze almış kişilere yapılacak en büyük kötülük nedir? Belki de onun savaşmasına engel olmaktır! Yaşından, boyundan veya başka bir nedenden dolayı savaşa alınmamak…Bütün ihtimalleri göze alarak gidilen bir savaşta hiçbir şey yapamamak… Savaşmak bir yana, savaşanların hiçbir ihtiyacını giderememek… Yemek verememek, ayakkabısının bağcığını çözememek, üzerini çıkarmasına yardımcı olamamak… Bu kadar basit şeyleri bile yapmaktan mahrum olmak! Daha da kötüsü o savaşta esir düşmek…
Dünya sahnesinde nice savaşlar oldu. Nice canlar düştü toprağa, ne ocaklar söndü. Nice insanlar da savaşın sonunda esaretten kurtuldu. Taraflar birbirleri ile esirlerini takas ettiler. Bu takas bazen kitleler halinde bazen de münferit oldu.
Özellikle bir takım askerlerin takası çok kıymetlidir. Çünkü onlar özel eğitimli ve gizli bilgilere sahiptirler. Serbest kaldıktan sonra da önemli görevler üstlenmeye devam ederler.Yakın tarihlerde televizyondan da bu takaslara şahit olduk. Arabulucu eşliğinde çok hassak bir protokolle esirler değiştiriliyordu.
Takas sonrası taraflar olabildiğince mağrur ve sevinçli görünmeye çalışıyor. Halen dimdik ayakta olduğunu göstermek istiyor. Bazen takas edilen kişi ajan olabiliyor. Böyle durumlarda kimliğini saklı tutmak çok önem arz ediyor. Bunun için sürecin gizli ve titizlikle yönetilmesi gerekiyor. Bir ajanın deşifre olması, artık kullanılamaması anlamına geliyor.
Her ne açıdan olursa olsun, esaret kötü bir şey. Bu yüzden esaretten kurtuluyor olmak sevindirici bir durum!
***
Gazze’de on beş aydır süren soykırım, ateşkesle sona erdi. Geride bir moloz yığını kaldı. İnsanlık da o molozların altında gömüldü… Bu moloz yığınının arasında yeni bir yaşam filizlenecek elbette… Ama önce anlaşma şartlarının uygulanması gerekiyor tabii.
Taraflar ellerindeki esirleri serbest bırakacak. Masada anlaşma sağlanmış, durumun sahaya intikal etmesi bekleniyor. Esir ailelerinin ise gözleri yollarda…
Savaşın başladığı günden bu yana görüntüler geliyordu. Her gün televizyonlarda Gazze’de ki durumu görüyorduk. Her aşamasına şahit olduğumuz bir savaş… Sonuna da şahit olmak istiyorduk, oluyorduk ta…
Bir yandan İsrailli esirler Hamas’ın hazırladığı seremoniyle teslim ediliyordu. İsrailli esirlerşık ve temiz kıyafetleriyle podyumdaydılar. Yüzlerinde is özgürlüğüne kavuşmanın sevinci… Yürümesinden, yüz ifadesinden iyi ağırlandığı belli oluyordu. Halen esir olmasına rağmen özgür kalacağından emin… Çünkü onu ağırlayanların anlaşmaya uyacaklarını biliyor…
Bir İsrailli esire karşılık onlarca Gazzeli’nin serbest bırakıldığı söyleniyor. Ama serbest bırakılma anı ekranda görünmüyor. Gazzeli esirler kendi ailelerine kavuşunca haber alabiliyoruz. Birileri cep telefonuyla görüntü çekmiş ve sosyal medyada paylaşabilmişse… Serbest bırakılan Gazzelilerin haliyse İsrailli esirlere hiç benzemiyor. Kıyafetleri perişan, zayıflamış, yara bere izler… Gözlerinde özgür kalmış olmanın verebildiği bir duygu bile yok! Gözlerinde ki sadece bir endişe…
İnsan zihni kıyasla çalışır.
İkisi de esir ama birbirinden çok farklı iki esaret… Bu insanları birbirinden bu kadar ayıran neydi? Biri normal yaşantısına dönmeye hazırken. Diğeri neden insanlıktan çıkmış gibiydi?
Esirlerin ahvalini belirleyen şey esir edenlerdir. Yahudileri esir eden Müslümandı, Müslümanı esir edense Siyonist!
* **
Peki, esaret tam olarak nedir?
Bir tarafta dünyanın nimetleri için yaşayan… Diğer tarafta ebedi nimetleri arzulayan insanlar…
Birileri bu dünyada esir, nefsine de esir… Diğerleri ise özgür; bu dünyadan da, nefsinden de vazgeçebilmiş…
Biri düşmanından korkarken diğeri misafir gibi ağırlıyor. Düşmanından değil daha çoknefsinden korkuyor…
Bir düşünün bunlardan hangisi esir?
Tonlarca bomba yağdırıp anlaşmak zorunda kalan mı? Daha sonrasında bu anlaşmayı bozan mı? Her seferinde üzerine yağan bombalara maruz kalan mı? Buna rağmen ALLAH’tanümidini kesmeyenler mi?
İnsan ALLAH’a güvenip, sunucu O’na bıraksa… Ve yaptığı şeyleri O’nun rızası için yapsa... Bunu yaptığında dezavantaj, avantaja dönebiliyor. Sonuca odaklanan insanın ise avantajları dezavantaj olabiliyor.
Bu hayattaki rolümüz ne olursa olsun. Tek esaretimiz ALLAH rızası olmalıdır.