Daha Fazla Katlanamayacağım (Vazgeçebilmek...)


“Artık Daha Fazla Katlanamayacağım...” Melek bu sözle irkildi. Yüzünde anlamsız ve bilinçsiz bir gülümseme oluştu... Önce şaka olduğunu düşündü. Daha önce de ara ara şaka olarak “siz benim kıymetimi bilmiyorsunuz” gibi şeyler konuşurdu. Zihninde şimşekler çaktı Melek’in. Arif’in yüzünü hiç böyle görmemişti. Ortam buz kesildi bir anda. Arif devam etti can yakıcı sözleri sarf etmeye...

On yedi yıl önce görücü usulü ile evlenmişlerdi. Yakın akraba olan iki ailenin büyüklerinin tavsiyesi ile tanışmışlar. Söz nişan derken zaman olarak çok fazla uzatmadan düğün yapmışlardı. Arif askerliğini yapmış ve sanayide kalfa olarak çalışan bir gençti. Melek ise annesinin bakma imkanı olmadığı için dedesinin yanına gelmişti. Orada 7 teyze ve 3 dayı ile gürültülü ve kalabalık bir köy evinde yaşadı. Tarım işleri ve hayvancılık işleriyle büyümüş bir genç kızdı. 

O ailede dini eğitimlerini iyi derecede almıştı. Zaman zaman köydeki genç bayanlara da bu yönde eğitimler veriyordu. Kendisinde insanların değişimi konusunda ısrarcı bir otorite oluşmuştu. Ailede genel olarak otoriter bir alanda yetiştiği için bu onun davranışlarına da yansımaya başladı. Evlendikten sonra da bunu eşi üzerinde uygulamaya devam etti. 

Arif böyle bir eğitime açık değildi. Ayrıca dini inançlar konusunda da çok aktif ve ilgili değildi. Melek, çocukları olduktan sonra bu ısrarlarının dozunu daha fazla arttırmıştı. Bu süreç Arif üzerinde ciddi baskı oluşturmaya başlamıştı ancak geniş ailenin verdiği otoriteyle sesini çıkaramıyordu. Bu süreçte Melek Arif’i değiştirme adına baskı ve eleştirilerinin dozunu zaman zaman arttırıyordu. Evde kadın erkek rolleri değişmişti sanki. Artık aileyi çekip çeviren, kararları alan kişi Melek olmuştu. 

Bir taraftan da aile büyümeye devam etti. İki kızları daha oldu. Arif bu süreçte çalışmaya devam ediyor, evde ise eşine yardım ediyordu. Melek’in evde tarlalarında yetiştirdiği sebzeleri satıyorlardı. Böylece ailenin iki taraftan geliri vardı. Zaman Zaman aralarında “senin paran benim param” muhabbetleri geçmeye başlamıştı. Arif, yaşının ilerlemesi ile birlikte bu durumdan iyice rahatsız olmaya başladı. Melek Arif’e kıyas yapıyordu. “Senin bu ilgisizliğin beni yoruyor. Seninle evlendiğim güne lanet olsun” gibi sözler sarf ediyordu. Çocuklarına da zaman zaman babalarıyla ilgili olumsuzlukları anlatıyordu. Arif’in ailesine de zaman zaman “oğlunuzun olumsuz davranışları çok” gibi şikayet ve serzenişlerde bulunuyordu. 

Arif genel olarak duyguları aktif olan bir yapıda idi. Bir yerlerde bir sohbette duymuştu. Evde otorite erkekte olmalıydı. Kadınsı bedel erkeksi bedel diye bir şey vardı. Erkek yaratılışı gereği lider olmalıydı. 

Melek aslında eşine düşkündü. Ama onun sürekli olumsuz yönlerini gündeme getiriyordu. Oysa insanlar hakkında konuşurken önce olumlu yönlerinden bahsedilmeliydi. Sonra olumsuz yönlerini düzeltmesi konusunda tavsiye yapılabilirdi. 

Parçayı reddet bütünü kabul et. 

Arif’in yüzüne kışın o soğuk rüzgarı vurdukça, yaşadıkları gözünün önünden geçmeye başladı. Duyguları aktifleşince “yemek yiyelim” cümlesine bile olumsuz bir mana yükler olmuştu. Evliliklerini bitirme kararını aile büyükleri ile paylaştı. Tüm ailede bir şaşkınlık yarattı bu durum. Oysa dışardan çok mutlu bir aile tablosu görünüyordu. İlk başta herkesin aklına “acaba başka biri mi var hayatında” diye geldi. Arif, aile büyüklerinden birisi ile konuşurken döküldü cümleler ağzından… Aile olmak ne demekti? Sadece ilgili devlet kurumunun izni miydi? Evlilikleri boyunca Melek tarafından söylenen sözler o kadar yaralamış olacak ki derinden offf çekerek anlatıyordu. Çocukları dahil herkes onu eleştiriyordu. Ailenin imkanları çok kötü değildi. 

Arif bunları düşündükçe kendine zulmettiğini düşündü. Aslında evlilikleriyle ilgili ciddi bir sorun yoktu. Melek’in otorite kurmak istemesi, eşini zihnindeki adama dönüştürme çabası zulme dönüşmüştü. Arif eşine; “Sana ne istersen vermeye hazırım ama bu evliliğimiz bitirelim” demişti. Bu sözleri duyunca çok şaşırdı Melek. Nasıl bir hamle yapacağını bile düşünemez haldeydi. Bu sefer de Arif’in dış dünyadan etkilendiğini ima eder tarzda savunmalar suçlamalar başladı. İnsan adaletli algılama yapınca söylenenin arkasındaki söylenmeyeni görebiliyordu. Ailede herkes Melek’in bu davranışlarını görebiliyorlardı ama kimse bir şey söylemiyordu. Aslında bunların işaretler önceden vardı. 

Hiçbir olay yok ki olmadan önce işaretini vermesin, olduktan sonra da İz bırakmasın.

Aile büyüklerinin araya girmesi ile Melek’in kendisi ile ilgili olan bölümlere dikkat edeceğine söz verdi. Bunun üzerine evliliğe devam edilmesi kararı alındı. Bir ara Arif’in ağzından şu cümleler döküldü. “Melek benden değil imkanlarımdan vazgeçemediği için geri adım attı. Ama ben tüm imkanlarımı vermeye hazırdım Özgürlüğüm için…”

Özgürlük neydi sahiden? 

VAZGEÇEBİLMEK...

 

Yorum Gönder

Yapılan yorumlar onaylandıktan sonra gözükmektedir.

Daha yeni Daha eski