Yusuf, köyde yaşayan ailenin ortanca çocuğuydu. İlkokulu köy okulunda okumuştu. Kendisiyle yaşıt olan, şehrin merkezinde yaşayan kuzeni Ahmet vardı. Ahmet köye geldiğinde onunla vakit geçirmeyi çok seviyordu. Beraber oyunlar oynuyorlardı. İkisi de birlikte zaman geçirmekten keyif alıyordu. Bu keyifli zamanlar içerisinde anlaşamadıkları da oluyordu tabi. Çünkü her ikisi de “benim dediğim oyunu oynayalım” diyordu. Her şeye rağmen ikisinin de çok arkadaşı yoktu. Bu nedenle en iyi birbirleri ile anlaşıyorlardı.
Yusuf’un ilkokulu bitmişti. O ve ailesi şehir merkezine taşınmaya karar vermişlerdi. Yusuf bu durumdan çok mutlu olmuştu. Çünkü Ahmet ve ailesinin yaşadığı yere taşınacaklardı. Onunla daha fazla vakit geçirebilecekti.
Yaz tatili geldiğinde taşınma hazırlıkları tamamlanmıştı. Yusuf’un hayatında yeni bir pencere açılacaktı. Her ne kadar şehre gittiğine sevinse de köyden ayrılacağı için üzülmekteydi. Yusuf değişikliğe hızlı adapte olamıyordu. Uyumlanabilmek için biraz zamana ihtiyaç duyuyordu.
Taşındıkları yerdeki ilk günleri çok zor geçmişti. Köydeyken istediği şekilde oynayabiliyordu. Ama burada istediği zaman dışarı çıkamıyordu. Sokakta oyun oynama saati belliydi. O saatler dışında oynayamıyordu. Yusuf’un 3 yıl bu zorluklarla geçip ortaokulunu bitirmişti.
Lise zamanı gelmiş, sınava girmişti. İki okul arasında tercih yapmak zorunda kalmıştı. Okullardan birinde Ahmet okuyordu. Ahmet, Yusuf’tan bir yaş büyük olduğundan erken gitmişti liseye. Ahmet ile beraber okumak için Yusuf da aynı liseyi seçti. Beraber okumaya başladıkça aslında birbirlerine çok benzediklerini anlıyorlardı. İkisinin de kuralları vardı. İnandıklarından kolay kolay vazgeçemiyorlardı. İkisi de yatılı okul yurdunda kalıyordu. Ama Ahmet şartlara ayak uyduramadığı yurtta kalmak istemiyordu. Yusuf ise yurtta kalırsam daha iyi üniversiteleri kazanabilirim diye düşünüyordu. Bu nedenle yurtta kalmaya devam ediyordu.
Ahmet’in hedeflediği üniversite ve bölüm belliydi. Liseyi bitirdi ve hedeflediği yere gitmişti. Burslu olarak okumak istiyordu ama sınav sonuçları istediği gibi olmamıştı. İmkânı olduğu için ücretli olarak istediği üniversitede okumuştu.
Yusuf ise yönetici olmak istiyordu. Sınava hazırlandı, istediği bölüm olması için planlı bir şekilde çalışıyordu. Üniversite sınavına girdi. Sınavdan sonra yaptığı ilk değerlendirmede “kazanacağım galiba, Ahmet ile beraber aynı üniversitede okuyabiliriz” diye düşünmüştü.
Sonuçlar açıklanınca işler istediği gibi olmamıştı. Onun da maddi imkânı olsa aynı üniversiteye gidebilirdi. Hatta “bir yıl daha çalışıp tekrar mı sınava girsem” diye düşünüyordu. Tüm ihtimalleri değerlendiriyordu. Bir süre düşündükten sonra, en kısa zamanda üniversiteye başlaması gerektiğine karar verdi. Ailesinin tekrardan sınava hazırlık masrafını kaldıracak imkânı yoktu.
Üniversite tercih zamanında Ahmet ile Yusuf buluşmuşlardı. Yusuf, tercih konusunda herkese güvenmiyordu, Ahmet’e ise güveniyordu. İstişare edip, en iyi seçeneğinin ne olacağını düşünmüştüler. İleride beraber iş yapabileceklerini düşündükleri için bir bölüm seçtiler. Yusuf başka bir üniversitede farklı bir bölümde okumak zorunda kalmıştı.
Ahmet üniversite okuyorken kendi evinde ablası ile kalıyordu. Yusuf ise arkadaşlarıyla aynı evde kalıyordu. Ancak lisede yurtta kaldığı için farklı insanlarla aynı evde kalmak istemiyordu. Rahat edeceği kuzeni Ahmet ile kalmak istiyordu. Yusuf ile Ahmet’in yolu bu kez de aynı evde kalmak için kesişmişti. Ahmet’in ablası ailesinin yanına döndüğü için tek kalmaya başlamıştı. Ahmet de Yusuf’a aynı evde kalmayı teklif etmişti. Yusuf için bu çok güzel bir durumdu. İnsanlar ile anlaşmakta zorlanıyordu. Ama Ahmet’i iyi tanıyordu. Onunla rahatlıkla kalabileceğini düşünmüştü. Teklifi kabul etti ve Ahmet’in yanına taşındı.
İkisi de uyumlanma konusunda zorlanıyordu aslında. Çok az arkadaşları vardı. Hayatı belli kurallara göre yaşamak istiyorlardı. Farklı düşündükleri, anlaşamadıkları birçok konunun olduğunu gördüler. Üniversite bitti, Ahmet ailesinin yanına dönmek istemişti. “Hayatımı ailemin yanında daha sakin bir şekilde yaşamak istiyorum” diyerek, ailesinin yanına gitmişti.
Yusuf’un ise ailesinin yanında çok fazla imkânı yoktu. Bu nedenle yurt dışında çalışmaya gitmişti. Farklı ülkelerde, farklı şehirlerde çalışma fırsatı bulmuştu. Bu onun için hayatında bir kırılma noktasıydı. Yeni insanlar tanımasıyla, insanların ona saygı duyduğunu görüyordu. Aynı şehirde yaşıyorken Ahmet’in gölgesinde kaldığını hissetti.
Çok fazla arkadaşı yoktu. Gittiği yerlerde yeni insanlarla tanışıyor ama çok azıyla görüşmeye devam ediyordu. Yusuf’un liseden beri görüşmeye devam ettiği bir arkadaşı vardı, İsmail. Onun çevresi çok genişti. Yeni şeyler denemeyi, yeni insanlar ile ilişki kurmayı çok seviyordu. Farklı bir şehirde yeni bir iş buldu. Ve İsmail ile tekrar aynı şehirde yaşamaya başladı.
İsmail, bazen iş çıkışında ya da hafta sonları eğitime gittiğini söylüyordu. İsmail’e göre kesinlikle herkes gitmeliydi bu eğitime. Çok faydalı ve güzel bir eğitim diye herkese anlatıyordu. Yusuf, İsmail’in gittiği eğitimleri abarttığını düşünüyordu. İsmail, Yusuf’a bu eğitime gitmesi için bir yıldan fazladır dil döküyordu. En sonunda gitmeye ikna olmuştu Yusuf.
İsmail’in ısrarı netice vermişti. Yusuf da eğitime başlamıştı. Eğitimin ilk başlarında etkilenmemiş gibi görünmeye çalışıyordu. İsmail ile konuştuğunda “ya işte eğitim fena değil, güzel” gibi kelimelerle geçiştirmeye çalışıyordu. Çok etkilendiğini belli etmek istemiyordu. Ama etkilenmişti ve öğrendiklerini hayatına uygulamaya çalışıyordu.
Ahmet iş için, Yusuf ve İsmail’ in yanına gelmek istiyordu. Yusuf’u arayıp;
- “Oraya geleceğim sende kalsam olur mu?” diye sordu.
- Yusuf ise; “Beraber vakit geçirmiş oluruz, uzun zamandır görüşmüyoruz” demişti.
Yusuf ve Ahmet çocuklukta en fazla beraber zaman geçiren arkadaşlardı. Bazen birbirleriyle uyumsuzluk yaşasalar da yine de birbirlerini seviyorlardı.
Ahmet, Yusuf ve İsmail beraber kalmaya başlamışlardı. Bazı zamanlar üniversite zamanında beraber kaldıkları günleri yad ediyorlardı. Anlaşamadıkları zamanlar olsa da güzel günler akıllarında kalmıştı. İkisi de birbirine “sen çok uyumsuzdun” diye takıldılar. Bir süre sonra Ahmet, işlerini tamamlayıp tekrar ailesinin yanına dönmüştü.
Bazı zamanlar Yusuf ailesini ziyarete gidiyordu. Her gittiğinde mutlaka Ahmet ile görüşüyordu. Yusuf, eğitimde ilerledikçe hayatında yavaş yavaş değişimler oluyordu. Artık insanlar ile daha uyumlu olmaya başlamıştı. Eskiden çabuk sinirlenirdi, artık bu kadar hızlı tepki vermiyordu. Yusuf, değişince etrafındakiler de değişimi fark ediyordu.
Yine bir gün ailesini ziyarete gelmişti. Ahmet ile buluştular. Ahmet, Yusuf’un değişimini gözleriyle görmüştü. Kuzenindeki bu kadar değişime sebep olan şeyi merak ediyordu. Yusuf’un değişimi için “sendeki değişime sebep olan şey nedir?” diye sormuştu. Yusuf ise “Farklı ülkelere şehirlere gidip farklı kültürdeki insanlarla tanışıp çalışma fırsatım oldu. Her insanın farklı özelliklerinin olduğunu gözlemledim. Arkadaşım İsmail de gittiği bir eğitimi tavsiye etti. Başlarda çok ertelesem de sonunda ikna olup eğitime başladım. Orada çok faydalı bilgiler edindim. Onları mümkün olduğunca hayatıma katmaya çalıştım.” dedi
Kuzenindeki değişimi gören Ahmet ise Yusuf”a dönerek; “Nereye gidiyorsan oraya gitmeye devam et. Orası sana iyi gelmiş.” dedi.
İnsanlar, değiştikçe çevresi de bu değişimi fark eder. Alışagelmişin dışındaki her davranış insanlar tarafından algılanır. Sürekli benzer davranışları sergilediğimizde insanlar tarafından bu davranışlar normalleşir.
Hayatımızda normal olarak görülen fakat bizi toplamda faydaya götürmeyen davranışlarımız neler? Normalleştirdiğimiz yanlışlarımızı fark edip faydaya yönelik adımlar atmak için Deneyimsel Tasarım Öğretisi bizlere stratejiler verir.
Elinize sağlık
YanıtlaSilBu seminerleri kesinlikle herkesin ömründe bir kere de olsa alması gerekir.
YanıtlaSilDünümüzden daha iyi bir versiyonumuz var... Peki dönüşümümüz için ne kadar bedel ödeyebiliriz?
YanıtlaSilÖğrendiğimiz faydalı bilgiler bizde olumlu manada değişikliğe yol açtığında insanların da ilgisini çektiğini anlatan güzel bir yazı olmuş. Çevremize faydalı olma dileğiyle...
YanıtlaSil