ÜRETİM TÜKETİM

Cenk’in kolu uyuşmuştu telefonu tutup İnstagram’da gezinmekten. Ara ara karıncalanma hissi geldiğini fark edince, elini yere doğru bırakıyor kan akışının parmak uçlarına kadar gitmesini sağlıyordu. Kendince bir yöntem geliştirmişti işini kolaylaştıran, ellerini sırayla bırakıyordu. Böylece bir eli dinlenirken, diğeriyle devam ediyordu.

“Ne güzel ya insanlar geziyor.”

“Evlere bak be, bize de nasip olur mu acaba?”

“Ah şu hayat bende olsa, bindiği arabalara bak… Para kesinlikle yanlış kişilerde.”

Cenk mezun oldu olalı bu cümleleri daha çok kullanır olmuştu. “Okul hayatı beni çok yordu bir yıl ara verip evde sadece yatmak istiyorum.” diyeli tam tamına 3 yıl olmuştu. Üniversitedeyken yoğun bir hayatı vardı Cenk’in. Okulun yanında kurslara gider, arkadaşlarıyla sosyalleşir, kulüpte aktif rol alır, aynı zamanda gezer tozardı. Yurda kendini nasıl attığını bilmeyen Cenk’in hayatı mezun olduktan sonra tamamen değişmişti. Oysa tek isteği biraz dinlenmekti.

“4 Mart 2017 tarihinden bir anınız var.” diye telefonuna bir bildirim geldi.

Cenk’in çok hoşuna giderdi geçmiş anılarına bakmak. “Ne güzel bir hayatım vardı o dönemler.” diye düşündü. Okulun kantininde en yakın arkadaşlarıyla bir selfi anısı çıkmıştı. Ardından karton bardaklarda ikisi bir arada ve limonlu topkek resmi. Bu grubun klasiğiydi. Yüzünde bir tebessümle o an konuşulan konuları hatırladı. Öğrencilik hayatının rezilliğinden, bir an önce mezun olup hayatın tadını çıkarmaktan bahsederlerdi. “Ne zaman abi?” dedi sesli bir şekilde. Hayatın tadını çıkarmak bir yana gömüldükçe gömülen bir hayatı olmuştu. Nereye? Yatağına… Çünkü artık her şeyi ordan halletmeye çalışıyordu. Her şey derken zaten pek bir işi de yoktu. İnsanların hayatını takip etmekten, videolar ve diziler izlemekten, boş boş galeriyi gezmekten başka. Artık gece uyumadan hemen önce, sabah uyanır uyanmaz eli ilk olarak telefonuna gider olmuştu. Onsuz uyuyamaz, onsuz ayılamaz hale gelmişti.

Her akşam kendine “Sabah erken uyanacağım ve güne güzel bir sporla başlayacağım, günümü biraz daha verimli geçirmem gerekiyor.” gibi cümleler söylerken bulurdu. Ama her sabah zaten bir işim yok diye erken saatlere kurduğu alarmı bir hışımla kapatırdı. Oysa gece yatmadan önce izlediği videoda, “İstemek başarmanın yarısıdır. İstediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.” diyordu video sahibi. “Eee ... Ama ben çok istiyorum bunları yapmayı neden olmuyor? Hani istemek yetiyordu?” diyerek kalktı öğlene doğru yatağında. “Yine olmadı! Ama neden?”

Her zamanki kahvaltısının yanında en sevdiği diziyi açarak başladı gününe.

Peki, Cenk’i engelleyen şey neydi?

İzlediği dizide bir cümle dikkatini çekmişti. Dedesinin torununa bi nasihatı vardı. “Yavrum” diye başlamıştı dede cümlesine. “Bu hayatta sahip olmak istediğin şeyler için emek vermen gerekir. Bir ekmek istediğinde bile en kötü ihtimalle onu fırına gidip alman gerekir.” demişti. Bu cümle Cenk’in zihninde bi ışık yaktı.

Sabahtan akşama kadar telefon başında oturmam nasıl bir emek olabilirdi ki? Zamanımı, enerjimi, kendimi tüketmeten başka bir şey yapmıyorum. Üstelik mutlu da olamıyorum, tatmin de. Uzun uzun listeler hazırlamaktansa öncelikle şu an yaptıklarımdan bir kurtulayım. Sonrasında yapacaklarıma bir şeyler eklerim. Ama önce benim harekete geçmemi engelleyen şeylerden uzak durmalıyım. Vaktimi alan, enerjimi sömüren her şeyden sakınayım dedi ve ilk iş olarak usulca elindeki diziyi kapattı.

Çünkü her küçük adım insanın toplam süreçlerini etkiler. Aslında bir adım bir adım değildir. Zıddından da uzaklaştığımız için bir adım iki adımdır. Çalışkan arkadaşlarımızdan uzaklaştığımız zaman tersinde de sorumsuz arkadaşlara yaklaşırız. İyiliğe doğru bir adım atmak kötülükten de bir adım uzaklaşmaktır.

 

 

 

Yorum Gönder

Yapılan yorumlar onaylandıktan sonra gözükmektedir.

Daha yeni Daha eski