Eksik Bedel

 

Sunumdan çıktığında acı bir tebessüm kalmıştı yüzünde. Bunca zaman ekiple hazırladığı projenin bilmem kaçıncı sunumuydu... Bu sefer müşteri kendisi yerine oğlunu göndermişti. Söylenenlere göre bu işi onun yürütmesini istiyordu. Neden böyle bir karar verdiğini anlaması çok uzun sürmedi.

Ofisin bulunduğu sokağa giren araba dikkat çeken cinstendi. Ağır ağır aradığı adresi bulan şoför, ofisin önüne gelince otoparka yöneldi. Bir müddet aracının içinde oturdu ve telefonuyla birşyelere baktı. Bu süre boyunca onu izliyordu toplantı odasının penceresinden. Neredeyse yarım saat geçmişti ve muhtemelen “İstanbul trafiği işte..” diye bir cümleyle başlayacaktı toplantı.

İçeri girdiğinde sekreter kız doğruca yönlendirdi kendisini. Üst kattaki odaya çıktığında herkes çoktan hazırdı. “Birşey alır mıydınız?” sorusuna “espresso” yanıtının geleceği de çok belliydi. Kahvesini hazır ettiler elbette. Ne de olsa temsil ettiği firma ve o firma sahibinin hatrı vardı. Yoksa buraya kadar çoktan bikaç kere ofsayta düşmüştü.  



Sunum başladığında ekrana bakmak yerine elindeki broşürü inceliyordu. Onun dışında odadaki herkes projeyi biliyordu oysa. Anlatıcı buna çok takılmamaya çalışarak sunumuna devam etti. Biraz hızlandı. Bi ara kafasını kaldırıp, akışla hiç ilgisi olmayan bir soru sordu. Üzerinden aylar geçmesine rağmen hala en başta sorulmuş soruları tekrar soruyordu. Projeden bihaberdi ve daha kötüsü öyle değilmiş izlenimi vermeye çalışıyordu. "Balta ve sap" diyordu kendi kendine.. Bunca zaman geçmiş olmasına rağmen hiç mi merak etmemişti? Bu kadar bi haber olması doğru muydu?

Hafif sinirliydi çünkü emeklerinin boşa gittiğini düşünüyordu. Toplantı sonrası avluya çıkıp bir kahve içti. Köşede kendisiyle aynı sunumdan çıkan ve aynı duyguları paylaşan şefiyle göz göze geldiler. “sabah sabah yorduk buraya kadar sizi..” demişti adamın yüzüne. Adamın o anki bakışlarını hatırlatınca gülmeye başladılar. Sonra alışmış olmanın verdiği rahatlıkla başka gündemlere daldılar. Onlar kendi işlerine döndü. Çünkü dönebilecekleri bir meslekleri vardı. Patronun oğlu da kendi ışıl ışıl dünyasına döndü. Parasını verdikçe parlamaya devam eden bir hayattı çünkü. Ama çok geçmedi şirketin mali krize olduğu haberini aldıklarında. Üstelik kırk küsür apartman yıkılmıştı söz konusu projenin yapılacağı yerde. Ofisler, alış veriş merkezi ve lüks konutlardan oluşan karma bir proje olacaktı. Ama yıkılan apartmanların yerinde yeller esiyordu. Acaba dediler şirketin kurucusu vefat mı etti? Öyle ya ortada bir bedel eksiği vardı. Yoksa neden iflas etsindi?..

2 Yorumlar

Yapılan yorumlar onaylandıktan sonra gözükmektedir.

  1. "bedel eksiği" tanımlaması tam yerinde olmuş. Hayatımızda tıkanan o kadar çok yerin sebebi aslında. Önce kendimize dönerek başlamak gerektiğini vurgulamışsınız bence. Kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel ve faydalı bir yazı olmuş. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski