GENÇLİK BAŞIMDA DUMAN, BEN LAFTAN ANLAMAM

“İyi mi yapıyorum, keşke hiç bulaşmasa mıydım bu işlere? Keşke birisi elimden tutup yardım etse, bana akıl verse.  Derdimi anlayan bir annem, bir babam… ‘Kafasının dikine gidiyor.’ diye sürekli uyarıyorlar. Haklılar mı ki acaba? Evimde babam gibi olabilecek miyim? Babam gibi baba, evin büyüğü, direği olabilecek miyim?” 

Üniversite hayatı boyunca en büyük dostu uyumaktı Şamil’in. Odasındaki diğer arkadaşlarının da kendisinden farkı yoktu.  Beş kişilik yurt odalarında güneşi görmedikleri gün olurdu. Gece güneş doğmadan yatarlar, batmasına yakın da kalkarlardı. Kalktıktan sonra bir muhabbet sürerdi gece boyu. Sonrasında alabildiğine yemek... Çiğköfte, tost, memleketten gelen erzaklar… Kalabalıkların arasında sığınılan bir baraka gibiydi odaları. Küçük ama samimi bir ortamı vardı. Şamil burada pek konuşmaz, pek de yemezdi. Ara sıra bir şeyler ağzında geveler, sonra kenara çekilirdi. 

Tabi bu durum onları içten içe rahatsız da ediyordu. Sığındıkları bu barakaları onların başarısını, ruh hallerini etkilemişti. Başka arkadaşlar edinme konusunda zayıflardı. Sıkıldıkları zaman hep birbirleriyle beraber olur, dış dünyadan koparlardı. Dersleri de git gide kötüleşiyor, okuldan anbean soğuyorlardı. “Ne de olsa hallederiz.” düşüncesi onları iyice zorlamaya başlamıştı. Her biri dış dünya mücadelesinden gittikçe kopuyordu.  

Şamil’de ise okuldan hissettiği bunalmışlık çalışma isteği doğurmuştu. Kendini bir yere ait hissetmek istiyordu gerçekten. Notlarda teoride boğulmak yerine bildiklerini pratiğe dökmek istiyordu. “Okuldan gördüklerini unutuyorsun.” Cümlesi çıkmıyordu aklından. Tabi büyük kurumlar, üniversite diploması olmadan işe almıyorlardı. İsminden önce diplomanı soruyorlardı. O ise büyük bir kurumun alt bir elemanı olmak istemiyordu. Beyaz yaka özentiliği hiç ona uğramamıştı. Daha arkadaşça bir ortamda iş yapmak istiyordu. Yenilikçi projeler, çığır açan fikirler… Artık gençlerin ilgisini eskinin usta çırak ilişkisi pek çekmiyordu. Yakınlarla bir girişim çoğu gence daha cazip geliyordu. Şamil de birkaç yakın arkadaşıyla bu fikre kapılmışlardı. Yeni bir oyun geliştirip piyasaya çıkmak istiyorlardı. Yeni nesle eskiyi hatırlatacak bir Osmanlı oyunu.



Başladılar sektörün önde gidenlerinden yatırım almaya. İki milyon dolar yatırımla sektöre atılmışlardı. Oyun tasarımcısı, kod yazanı, finans uzmanı diye kendi görevlerini böldüler. İnternetten ya da yakınlarından öğrendikleri o sıfatlar hoşlarına gidiyordu. Mezun olmadan böyle sıfatlar kazanmak bir başarıydı onlara göre. Oyunu piyasaya sürüp bir an önce yatırımı karşılamaktı ilk hedefleri. Sonrasında da ver elini yurt dışı piyasası. Belirsizliğe hamle yapıyorlardı ama farkında değillerdi. Tabi çevresindeki insanlara komik geliyorlardı. Herkes onlardan gerçek dünyada bir yatırım bekliyordu. Savunma sanayi projesi, bir robot projesi yatırımı gibi. Onlar ise sanal dünyanın kurbanları olmuşlardı arkadaşlarının gözünde. Aileler de karşı çıkmışlardı. “Oğlum üniversiteni bitir, sonra ne yapıyorsan yap.” Üniversitede ilerlemedikleri her an aileleri de üzülüyordu. Eee gençlik ya… Toslayana kadar kafasının dikine gidecekti. Deneyim transfer etmek onlara göre değildi. 

            Yirmi iki yaşına gelen Şamil ise bir yandan evlenmek istiyordu. Sürekli gördüğü erkek yüzünden gına gelmişti.Bir aile kurmak, babası gibi bir otorite olmak istiyordu. Alya ile zaten evlenmek istediklerini birbirlerine söylemişlerdi. Aileler de habersiz değillerdi. Sadece çocuklarının küçük olduğunu düşünüyor, evin nasıl geçineceğini bilemiyorlardı. Evi, eşyası, nikahı, ek masrafları derken ailelerin gözünü korkutuyordu. Şamil ise bu bunalmışlığın evlenince geçeceği düşüncesine kapılmıştı. İki gencin de ailelerine ısrarı artmış, bu konuda ciddileşmişlerdi. Aileler Şamil’in kazanma becerisi olmadan iki gencin evlenmesini istemiyordu. Ama gönül bu laf söz dinler mi?


Ve şaşalı bir kır düğünü… İkisi de isteğine kavuşmuş, “Başardık” diye haykırmışlardı. Halayla beraber iki taraftaki akrabalar da eğlenceden kendinden geçmişti. Tüm haz kotalarını bir anda tüketmişlerdi sanki düğünde.

            Canım cicim ayları kısa sürmüştü. Evde problemler, iş yerinde problemler, arkadaş baskısı Şamil’i bırakmıyordu. Eve gelince huzur bulmak isterken yaşadığı tartışmalar sabrını zorluyordu. Evliliğin kısa süren hazzı yerini acıya bırakmış, derdine dert eklenmişti. Peki neden?

·      Neden uykucu bir tip kendini dış dünyadan soyutlardı?

·      Kaliteli bir tasarım, kaliteli bir yatırım nasıl yapılırdı? İyi bir hamlenin özellikleri nelerdi? 

·      Elindeki imkânları nasıl daha iyi kullanabilirdi insan? İmkânını nasıl beceriye dönüştürebilirdi?

·      Nasıl kendi albenilerini artırabilirdi? 

·      Nasıl çevresini daha iyi tanıyabilirdi? Nasıl daha isabetli iletişimler kurabilirdi?

 

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık”,  “Başarı Psikolojisi” ve “Sakınmada Ustalık” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

 

 

 

 

Yorum Gönder

Yapılan yorumlar onaylandıktan sonra gözükmektedir.

Daha yeni Daha eski