DENEYİM TRANSFERİ

Bekir sıradan bir gün geçiriyordu. Bu monotonluktan ve sıradanlıktan biraz sıkıldığını düşündü. Tam o sırada samimi arkadaşlarından biri aradı.

 

Selamlar, abi akşam ne yapıyorsun?
Selam abi, aynı. İşten çıkıp eve geçeceğim. Sende durumlar nasıl?
Biz de kardeşimle evdeyiz. İşin yoksa görüşelim diyecektim.
Uygundur abi, kaçta nerede buluşuyoruz?
Her zamanki yerde, saat sekiz buçukta.
Tamamdır, görüşürüz.

 

Net ve kısa bir görüşme olmuştu. Rutinini bozma düşüncesiyle biraz da olsa heyecanlandı. Saatine baktı, iş çıkışına çok da bir şey kalmamıştı. Bu heyecan, onda bir tebessüm oluşturdu. Gelen birkaç müşteriyle ilgilendikten sonra dükkanı kilitledi. Eve geçip duşunu aldı, yemeğini yedi. Bekir geç kalmayı çok da sevmeyen bir tipti. Saat sekizi çeyrek geçe evden çıktı. Buluşma saatinden on dakika önce buluşma yerine ulaşmıştı. Çok da soğuk olmayan bir köşede bir masa seçti. Ve arkadaşlarının gelmesini bekledi.


 

 

Arkadaşları da fazla gecikmeden gelmişlerdi. Dört kişi oturup, biraz hoşbeşle sohbete başladılar. Görüşmedikleri zamandan bu tarafa hayatlarında olan değişikliklerden bahsettiler. İkinci çaylarını içmeye yeni başlamışlardı ki gündemden konuşmaya başladırlar. Biraz siyaset, biraz ekonomi, biraz savaş… Sonra konu spora doğru kaydı. Milli maçtan bahsediliyordu. Oradan diğer spor dallarına geçildi. Diğer branşlardaki milli başarılar ve isimler konuşulmaya başlandı.

 

Sonra Bekir’in aklına bir şey takıldı.

 

Abi spordan konuşuyoruz ama Formula 1 hakkında çok bilgim yok. Bilgisi olan var mı? Bu iş nasıl başladı, nasıl bu hale geldi?

 

 



 

Konu bir anda değişince herkes bildiklerini aktarmaya başladı. Şimşekler Bekir’in aklında tam da o zaman çakmaya başlamıştı. Formula 1 tarihini öğrendikçe hayreti giderek büyüdü. Çok büyük kazalar, büyük riskler, efsane pilotlardan bahsediliyordu. Pilotların birçoksporcuya göre daha zorlu eğitimlerden geçtiği anlatılıyordu. Çelik gibi sinirler, güçlü boyun kasları, müthiş refleksler… Araçların teknolojileri, tasarımları, imalatları… Bekir bu bilgileri öğrendikçe daha da şaşırmaya başladı. Arasında benzerlik kurduğu uçak pilotluğuylaalakalandırmaya başladı.

 

 

 


 

Şimdiye kadar olan uçuşların kayıtları, uçak kazaları… Kaza olmadan atlatılan problemler… Masadaki herkes benzer durumlardan bahseder oldu. İnsanların uçmak için olan çabaları konuşuldu. Sonra Bekir’in aklındaki şimşekler, arkadaşlarının da aklında çakmaya başladı.

 

İki sektörde de muazzam bir emek ve bilgi birikimi vardı. İnsanlar bir uçağın içine kara kutu eklemişlerdi. Ve kaza bile olsa bu kayıtları saklamak istemişlerdi. Daha sonrasında da bu kayıtlardan ders çıkarmaya çalışmışlardı.

 

Bir Formula yarışında herkesin gözü pitstopa giren pilota kayar. Sürenin ne kadar kısa tutulacağına odaklanılır. Ama orada değiştirilen tekerlerin bile üzerinden numune alınıp, istatistiğinin tutulması… Bu bilgiyle bir sonraki yarışta daha iyi olma çabası… Başka bir ekibin motorundaki bir yeniliği sır gibi saklaması… Diğer ekibin o değişikliği deşifre etmeye çalışması… Sadece diğerlerinden bir eksik pitstop yaptığı için senelerce şampiyonluğu göğüsleyenler… 

 

İki sektör arasında küçük bir detay fark vardı. Birinde biriken bilgi kendine kalıyordu. Ve sadece kendini geliştirmek için harcanıyordu. Ona göre patentler alınıyordu. Bu yüzden arabaları yapan insanların usta olması yetmiyordu. Ayrıca mühendis de olması gerekiyordu. Ama diğer sektörde tutulan kayıtlar, o sektördekiler için açıktı. Bulunan bir gelişim diğerleriyle paylaşılıyordu. İki sektör de geçmişten bugüne çok gelişmeler göstermişti. Birisi sadece kendi deneyimleriyle ilerliyordu. Diğeri ise deneyimlerini diğerleriyle paylaşıyor, problemlerine ortak bir çözüm arıyordu. 

 

Bekir ve arkadaşları kalkmadan önce kendilerine bir ders çıkarmaya çalıştılar. Geçmişlerindeki deneyimlerini, geleceğe taşıyabilenlerin ilerlediği yolu incelediler. Bir de insanın gelişimini düşündüler. İnsanın kuşa bakarak uçmayı dilediği günlerden, yüzlerce insanı taşıyamaya varan gelişimini... Başkalarının geçmişlerindeki deneyimleri kendi hayatlarına aktarmanın konforundan bahsettiler. Hatadan ders çıkarabilmek muhakkak ki önemliyd

i. Ama daha da önemlisi hatadan sakınabilmekti. Bu sakınma için gerekli olan şey ise, deneyim transferiydi. Daha önce bu hatayı yapmış insanların deneyimlerini incelemek... Veonların düştüğü hatalardan sakınmak... Sadece bu bilgi bile kendi hayatlarını daha konforlu hale getirebilirdi.

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de binlerce saatlik danışmanlıklara bakarak insanların karşılaşmış olduğu problemlere gerçek çözümler sunar. Geçmişteki problemleri ve çözümlerini yaşanmışlık boyutundan çıkarır ve deneyim boyutuna sokar. Bu şekilde sonraki nesillere bir bilgi aktarımında bulunur. Damdan düşenin halinden anlamak için damdan düşmeye gerek kalmaz. İnsanlara problemi yaşamadan önce önlem alabilme konforu sağlar. Ve hatalardan sakınmanın önemine dikkat çeker. 

 

En az zararla atlatılan problem, problem oluşturacak davranışa mahal vermemektir.

 



Yorum Gönder

Yapılan yorumlar onaylandıktan sonra gözükmektedir.

Daha yeni Daha eski