PİNOKYOLARIN DÜNYASI


 Sizce birinin sözünden dönmesi gözardı edilebilecek bir davranış mıdır? İşin aslında, insanın verdiği söz bir akittir. Bir kişi size söz verdikten sonra, o verdiği sözü tutmuyorsa, o kişinin güvenilirlikle ilgili bir sorunu var demektir. Eğer bu söz tutmama davranışı sürekli hale gelirse artık o kişiye hiç güvenmemeye başlarsınız.

 

Güven eminlik halidir. Yani kendisinden emin olunan kişiye güvenilir. Güveni boşa çıkarmak ise hıyanet demektir. Verdiği sözü tutmayan kişi, karşısındakine verdiği zararı düşünmez.  Çünkü önemli olan o anda sadece kendi çıkarıdır. Oysa arkadaşı ona güvenmiştir. Belki de bu söze güvenerek o bir iş ve işlemde bulunmuş, belki başka bir söz vermiştir. Başkalarının üzülmesine ve zarar görmesine sebep olmak, kişinin daha sonraki öykülerini de dizayn eder. O zararın aynısını sizde görmeden o öyküden çıkamazsınız. 

 

Verilen bir sözü tutmayan kişi, bununla ilgili muhakkak bir bedel öder. Mesela toplumumuzda kefaret mekanizması vardır. Bu da kişinin daha sonra ödemek zorunda kalacağı bedeli kendisinin önceden gönüllü olarak ödemesidir. 

 

Emin kişi demek sadece davranışları değil aynı zamanda sebepleri ve sonuçları tutarlı olan kişi  demektir. Dayanağından emin olan kişinin kendisinden de emin olunur. Kişinin eminliği yoksa o kişiden sözünü tutmasını beklememek lazım. 

 

Sürekli olarak verdiği sözden dönen kişiye ise fasık denir. Bu insan sizi zarara sokar, sonra da son derece rahat ve umursamaz görünür. Sonra sana yine zarar verir. Yüzünden bile tanımak mümkündür.  Söylediğiniz sözden de alınmaz. Çünkü artık bunda ustalaşmıştır.

 

Sözünde durmayan kişiler aynı zamanda karşısındakine yalan konuşur. Çünkü o an kendisini kurtarmak için bir bahane bulmak ister. Yalan, sahte söz demektir. Fakat söylenen yalan bir tane ile kalmaz, hayatın diğer taraflarına da yayılır. Aslında kişi her yalan söylediğinde hayatının başka bir yerinde de yalan söylemek zorunda kalır. Mesela çocuk ödevini yapmadığı zaman öğretmenine yalan söylüyorsa, daha sonra ailesine ve arkadaşlarına da yalan söylemekten çekinmeyecektir. Ufak, pembe, beyaz yalan diye bir şey yoktur yani. 

 

Sadece şu yalanlara izin vermiştir: savaşta düşmanı aldatmak için, iki kişinin arasını bulmak maksadıyla, ve eşler arasında aile düzenini korumak düşüncesiyle söylenenler. Yani topluma fayda sağlamak için söylendiğinde yalan sınıfına girmiyor. Ama insan kendi çıkarı için yalan söylediğinde ise yine kendisine zarar veriyor.



 

Mesela kişi eşini aldatıyor ve yalan söylüyor ya da ortağını aldatıyor şirketten para çalıyor yalan söylüyor. Aslında kişi sadece eşini ya da ortağını aldatmıyor. Yaptığınız her şeyi bir Bilen var. Aslında kişi O’nu aldatıyor ve şimdi daha büyük bir problemi var. Kişinin esas rızkı, eşi, parayı ona göndereni unutmaması gerekir. İnsan sadece sınavda olduğunu bir anlayabilse. Oradaki amaç ona verilecek olan sonuç değil, kişinin nasıl tepki vereceğinin sınanmasıdır aslında.

 

Herhangi bir yalanı söyleyen kişinin amacına ulaşması bir anlam ifade etmiyor. Kaldı ki bunun sonucuna da katlanmak zorunda kalacak daha sonra. 

 

Sözünden dönmek de bir nevi yalan sınıfına girer. Aslında kişi yapamayacağı bir şeyi önden söyleyerek karşısındakinin beklentisini arttırır ve sonuçta onu mutsuz eder. Ticarette malını belli fiyattan bir müşterisine  satma taahhüdü verdikten sonra, başkası daha fazla fiyat verdi diye onu iptal edip, aynı malı bir başka müşteriye satması böyle bir duruma örnektir. Bu kişi müşterisinin mağdur duruma düşmesini hiç umursamaz. Kendi anlık çıkarı ile ilgilenir ve o an için doğru karar verdiğini düşünür. Oysa kişi hem müşterisinin güvenini, hem de buna benzer gelecekteki birçok ilişkisini kaybedecektir. İnsan verilen sözlerin sadece o kişiyi ilgilendirdiğini düşünür. Oysa herşey herşeyle ilişkilidir. Bu onun daha sonraki oyunlarını büyütmekten başka bir işe yaramaz. 

 

İnsanın kontrollünde olmayan sebeplerden dolayı sözünü tutamaması anlaşılabilir. Ama kendi nefsimiz için sözümüzü bozamayız. Mesela çalıştığı yerle iş akti devam eden birisinin kendi kontrolünde olmayan bir sebep haricinde orayı bırakması tavsiye edilmez. Çünkü her öykünün bitişi başlayan diğer öyküyü dizayn eder.    

 

İnsan kendi kararlarından dahi dönmemelidir. Sürekli fikir değiştirip kararına uymayanlarda aynı sonucu yaşarlar. Bu gibi davranışlar aslında daha büyük siyahlıkların işaretleridir. Çünkü her siyahlık bizi daha fazla siyahlık yapmaya doğru iter. Küçük bir davranışın altında çok büyük bir alt yapı vardır aslında. Bu alt yapının oluşması da, kişinin bu hatalarını ustalığa getirmiş olmasından kaynaklanır. 

 

Mazereti olmaksızın sözünde durmamak inkar etmekten de daha aşağı bir durumdur, kişiyi münafıklığa sürükler. 


Hatalı bir davranış eğer düzeltilmezse ister istemez hayatın diğer yanlarına da yayılır. Bu kişinin elinde olan bir şey değil. Bir kişi küçük bir yalanla başlar ama daha sonra kendini herkese yalan söylerken bulur. Bir kere sözünden döner ama bunu normalleştirdiği andan itibaren verdiği hiç bir sözü tutmaz olur. Neyin çıraklığını başlatırsan onun ustalığına doğru gidersin. 

 

Kim yalan sözle, sözünden dönerek doğru yolu bulabilmiş ki? Kişi sınavını kaybettikten sonra o söylediği yalanla anlık olarak  kazansa ne olur, kazanmasa ne olur?

 

Anlık olarak çıkarımıza uyuyor diye yalan söylemek ve sözümüzden dönmek toplamda ne kadar karlı bir durum olabilir ki?  

   

 




Yorum Gönder

Yapılan yorumlar onaylandıktan sonra gözükmektedir.

Daha yeni Daha eski