Günlerimin birbirinden hiçbir farkı olmuyordu. Her gün akşam, aynı saatte yola çıkarak yürümeye başlıyordum.
Bağdat caddesinde yüzümü sahile dönerek yürümeye başladım. Marka mağazaların, kafelerin, restoranların karşısından geçerek… Bu caddedeki her bir mağazada alışveriş yapmıştım. Kafelerinde, restoranlarında çay içip, yemek yemiştim. Ne alayım ki beni daha mutlu etsin? Ne yiyeyim ne içeyim ki daha çok haz alayım? Ne yapayım? Nereye gideyim? Akşama hangi arkadaşımla buluşayım ki beni daha çok eğlendirsin? Kafamda hep böyle sorular dolanıyordu.
Gençliğimin tümü Kadıköy ilçesinde geçmişti. 1968’lerde babamın işi nedeniyle Ordu’dan İstanbul’a göçmüştük. Evin tek çocuğuydum, hiç kardeşim yoktu. Kendimi hatırladığımdan bu yana babam ve annem hep çalışıyordu. Her zaman kiralık evlerdekalıyorduk. Bu nedenle büyüdüğümde Bağdat caddesinde evimin olmasını çok arzulamıştım. Gençliğimde çalışıyordum, şimdi ise büyük bir mobilya şirketine sahibim. Bu işe, hayatımın en güzel yıllarını ve gücümü vermiştim. Birkaç evim, mağazalarım, arsalarım, güzel birarabam vardı. Hep birinci olmak, iyi olmak, mükemmel olmak istemiştim.
Evlendim ama eşimle dokuz sene önce boşandım. Ona nafaka olarak verdiğim restoranı çalıştırıyor. İki çocuğum da iyi okullarda okumuştu. Şimdi her biri kendi işinde Avrupa’nın farklı şehirlerinde çalışıyorlar.
Ben ise artık altmışlarıma gelmiştim. Hala içimdeki bu boşluğu dolduramıyordum. Ne istediğimi bilmiyordum, bu da beni sinirlendiriyordu. İki kez psikoloğa gittim, toplam onseans aldım. Her seansta çocukluğumdan bugüne neleri yaşadım, onları anlatıyordum.Psikolog, cevaplamam için birkaç soru veriyordu. Soruları cevaplayarak hayatta kendi takıldığım yerleri çözmüş oluyormuşum. Evet, az bir müddet rahatlıyordum. Sonra yine eski durumuma dönüyordum.
Şöyle düşünün: elime güzel bir balon almışım. Bütün hayatım boyu bu balona hava basmışım. Şimdi bu balon dışardan büyümüş durumda. Lakin aslında içi boş ve patladı patlayacak.
Hayatıma geri baktığımda çok bir şey başarmıştım. Ancak yine de bu başardıklarım beni niye sıkıyordu? Yürüyordum bunları düşünüyordum, kendime sorular soruyordum.Yakın akraba, arkadaşlardan kiminle konuşuyorsam hepsi benim durumumdaydı. Ne işe yarıyorlardı bu dünyada bilmiyorlardı. ‘’İçimizde bir gariplik var, boşluk gibi.’’ diyorlardı.
“Bütün hayatım boyu çalışmıştım ne için? Kim için? Sanki herkes böyle programlanmış. Sağlık yok, aile yok, çocuklar gitti.” Şimdi süre yakınlaştıkça düşünmeye başlıyorsun, değdi mi? Bu hayata değdi mi hakikatten? Bu kazandığım paralara değdi mi?Yine yaşasaydım bu hayatı peki nasıl yaşardım? Bir yandan yürürken, bir yandan kendime soruyordum.
Her saatimi, günümü, haftamı, yılımı, anımı planlamaya çalışırdım. Eğer yenidenhayatımı yaşama hakkım olsaydı.Çünkü bu dünyada zamandan değerli hiçbir şey yok. İşimde geçirdiğim zamanı küçük küçük bölerdim. Anneme, babama, eşime, çocuğuma, sağlığıma… Sabah kalktın, bir kahvaltı yaptın, işe gittin. İşten sonra bir gün arkadaşlarınla görüştün. Bir gün ailenle zaman geçirdin. Bir gün spor yapmakla geçti. Doğru beslenmek bile zaman istiyor. Hepsinden küçük küçük hazlar alacaksın. Hiç büyük hazlara, büyük paralara,büyük işlere girmeyeceksin.
Çünkü; “Miktar arttıkça etkisi azalır”.
İnsanı küçük şeyler mutlu eder. Ancak insan büyük işlerin onu mutlu edeceğini düşünür. Daha zorlu, daha yapmakta zorlanacağı işlerin… Ve sonra ayılır ki yaş 62 olmuş.
Size verilen zamanınızın değerini bilin. Çünkü o “zaman”, bu dünyada size boşu boşuna verilmemiştir. Zamanını dahayatını da planlaman lazım. Evden çıktığında yolda yürümeye başlarken nereye varacağını planladığın gibi… Bu dünyaya geldim, pekivaracağım yer neresi? Niye buradayım? Niye bu yolda yürüyorum? Benim bu hayattakiamacımne? Amaç; küçük bir şey olamaz. Yürüdüğün yolun anlamlı olması için amacınızı bulun ve o amaca yürüyün.
Evet, gerçek bir amacı olmalı insanın. Her an onu motive eden, ona ümit veren. Düştüğünde kalkması için onu iten. Korktuğunda adım atabilmesi için ona cesaret veren. Sarsıldığında pes etmemesi için ona sırtını yaslayabileceği bir duvar olan… Ve evet anladım ki ben bunun boşluğunu yaşıyormuşum. Hayatımda eksik olan şey buymuş. Sürekli olarak durmadan aradığım şey.
Ve anladım ki bu yaş dahi geç değilmiş. İnsan amacını bulunca… İnsanın amacı,gerçek amaç olunca… Ümit doluyum tekrardan, moralim yüksek. Yürüdüğüm yol beni tatmin ediyor. 40 yaşımdayken dahi hayatımdan bu kadar tatmin değildim. Evet, şu anki yolumdan kalbim tatmin olmuştu. Amacım, can verdi hayatıma tekrardan. Hayatımızı adayacağımız gerçek bir amaç… Oysa buymuş 62 yıldır aradığım durmadan… Merak ettiniz değil mi? Sahi nedir gerçek amaç?